Bu Blogda Ara

Cumartesi, Ocak 28, 2006

MİMARLIKTA/KÜLTÜRDE STAR SİSTEMİ - Birgün yazı 45 -- 23 Ocak 2006

Birgün yazı 45 -- 23 Ocak 2006

MİMARLIKTA/KÜLTÜRDE STAR SİSTEMİ

Süreyyya Evren

Mimarlık dergilerini oldum olası çok sevmişimdir. Bir kere ‘insana dair hiçbir şey bana yabancı değildir’ düsturu genelde benimsenir. Çoğu kültür dergisinde görmediğim kadar ağsal bir kültür yapısı görürüm. Siyaset, şehircilik, teknik, bilim, edebiyat, görsel kültür, grafik, resim, sinema, dergicilik, ve de mimarlık –bütün bu sahalar net ayrışmış disiplinler olarak sunulmaz da geçişlere açık konur. Biraz da mimarın burnu büyüklüğü, Matrix serilerindeki mimar rolünün de gösterdiği gibi büyük-babalığı, büyük kurucu ve birleştirici rolü, bu böbürlenme eğilimi yüzünden böyledir bu, doğru.

Ama öte yandan sokakların, meydanların, şehirlerin, mekânların, yerlerin, nesnelerin, grafiklerin ve sözlerin denk kıvamda birbirleriyle iletişime geçtikleri de bir mecra doğar mimarlık dergilerinde. Gündelik hayatın türlü çarpışmaları karşımıza çıkar. Bir binayı evirip çevirip bakmamızı ister bizden, içinde dolaşmanın tanıklığından, motivasyonların kritiğine kadar didiklemeye, böylece hem yaklaşmaya hem de uzaklaşmaya çağırır. Bir meydanda toplar, farklı disiplinlere doğru saçar, deneyimi araştırır ve minnacık bir detayda daraltır sizi yeniden. Çizimlerin, fotoğrafların temsil niteliğinden mimarın rolüne kadar herşey tartışmalıdır, tartışmaya açıktır.

Aslında benzer çoklukta coğrafya dergileri de olsa diye düşünmüşümdür. Gezi dergilerinin misyonları ayrı. Daha çok bir ‘yer’ dergisi galiba kastettiğim. Yerlerin sözlerle, görüntülerle içiçeliğini gösteren, ağsal anlamda, doğallıkla çok-disiplinli çok-yerli bir kurgu. Hoş, yer-olmayanlar çağındayız. Yok-yerlerden, tektip havalimanlarından, süpermarketlerden bütün o referanssız mekânlardan haz alıyoruz.

Dışarıya penceresi olmayan, bakışın sürekli yansıyıp kendi üstüne kapandığı, alışverişte artışın ancak böyle bir kıstırılmayla yaşanabileceği tezinden hareket eden devasa alışveriş merkezlerinden birinden çıkmıştım ve Tahtakale’nin Tahtakale’de olması, yerin, yerinde olması, üzerine düşünüyordum –ve pat! tabelasında “meşhur Tahtakale çarşısı” adını almış ‘birmilyoncu’ tabir edilen dükkanlara benzeyen bir dükkan çıktı İstanbul’un uzak bir semtinde karşıma. Tahtakale bir marka, bir imge, metalaştırılabilir bir imge hem de, olarak dolaşıma girmiş. Bir yer adıyken sadece, böylece ‘starlaştı’ diyebilir miyiz?

Yukarıda sözünü ettiğim sevdiğim mimarlık dergilerinden biri olan Arredamento Mimarlık dergisinin Ocak 2006 sayısında (sayı 100 + 87) “mimarlıkta star sistemi” dosya konusu yapılmış. Türkiye’de mimar starlar ne kadar şöhrettir, tanınmışlıkları ne ölçüye çıkabiliyor, bunu araştırmak ayrı bir mesele. Uğur Tanyeli, şöhret tarihinin son evresi olarak adlandırıyor ‘star’ı. Mimarlıkta star kategorisinin yaklaşık 1980’lerde kullanıma girdiğini söylüyor ve kamunun ilgisinin mimar ünlünün bireysel varlığına odaklanmasını belirleyici öğelerden biri olarak gösteriyor. Kültürün metalaşmasına ek olarak kültürün imgesinin de metalaşmasını özel önemde anıyor. Örneğin 24 sayfalık basılı bir nesne olarak gazetenin bizatihi meta olduğunu ama artık gazetenin adının da metalaştığını, piyasa değeri taşıdığı ve kâr amaçlı kullanılabildiğini söylüyor.

Mimarlık yine kollarını açmış, konular çokluğuna yavaşça yaklaşmış diyebilir miyiz? Neden? Çünkü medyalardaki kimi hareketlenmeler edebiyat dünyası dahil kültür sanat alanında pek çok starlaşma mekanizmasını işletiyor ve bu durum kenarından köşesinden farklı yerlerde ele alınıyor. Sanattan çok sanatçının bireysel varlığına odaklanmalar sanatçının/yazarının imgesinin metalaşmasıyla hayli yürür hale geldi ve bu ortam şişindikçe göze batıyor.

Sonra da gözden uzaklaşıyor. Gözden uzaklaşıyor çünkü üzerine gidemiyoruz. Hınçla değil ama içinden geçip gitmek için üzerine gitmemiz gerekiyor. Takılmamak için. Star sistemi gerçekten de bir ‘takıntı’ gibi ve yapışkan da bir yanı var. Herşey tekrar astronot(star/yıldız seyyahı) kozmonot (kozmos seyyahı) ayrımında mı düğümleniyor acaba. Star sistemi yerine kozmos sistemini mi, starlar arasında seyretmek yerine kozmos seyyarı olmayı mı savunuyoruz?

Mimarlıkta (kültürde sanatta edebiyatta) kozmos sistemi! Şimdiden vaadkar görünüyor...

Ama kaosla barışık bir kozmos...