Bu Blogda Ara

Pazartesi, Mayıs 31, 2010

2000’LER SAĞA 10’LAR SOLA

KÖŞE İSMİ: DALALET

BU YAZININ BAŞLIĞI:

2000’LER SAĞA 10’LAR SOLA

BirGün gazetesi, 30 Mayıs 2010, Dalalet 22/130

Süreyyya Evren

sureyyya@mexico.com

90’lar Türkiye’de solun dört koldan geliştiği bir evre olarak tarihe geçti. Öğrenci hareketleri güçlüydü, koordinasyonlar ve platformlar altın dönemlerini yaşıyordu; parlamenter sosyalist partiler birbiri ardına ve kimi epey bir heyecanla kuruluyor, aktif rol alıyordu; merkez sol SHP ile en sosyalizan çizgisine ulaşmıştı; bir yandan işçi sınıfı için tarihi grevler yaşanıyor öte yandan Cumartesi Anneleri’nden Sürekli Aydınlık için Bir Dakika Karanlık eylemlerine ve siyanürle altına karşı Bergama Köylü Direnişi’ne sivil itaatsizlik etkili bir protest kültür yeşertiyordu; Türkiye solu harıl harıl okuma yaparak teorik cephanesini dünya seviyesine çıkartıyor, Foucault’larla Deleuze’lerle tanışıyor, donanımlı bir özgürlükçü sol perspektif için kuvvetli tartışmalara ihmal edilmiş derinlikli alanlarda yoğunlaşan bir çeviri faaliyeti eşlik ediyordu; kantinlerden sürekli yeraltına çıkış yaşanıyor eylemci sol gücünü sınıyordu, henüz bilmemne8 kuşağı diye anılmaya başlanmadılarsa bu daha az bedel ödediklerinden değildi; anarşizm yerleşiyor, anti-militarizm doğuyor, feminizm silkiniyor, gey-lezbiyen hareketleri uç veriyor, ekoloji gündeme giriyordu; Kürt hareketi de kendi zirvesinde seyrediyordu iktidarın şiddeti de maksimize olmuş durumdaydı. Sivas’tan Gazi’ye, sert bir ülkeydi, 90lar Türkiye’si.

2000’lerdeyse yukarıda andığımız anmadığımız bütün sol katmanlarda eğer çöküş değilse ağır gerileme yaşandı. Ne öğrenci hareketi kaldı ne sivil itaatsizlik, sol entelijansiyanın teorik açlığıyla imkanlar yelpazesi açma tutumu bitti yerine liberal solun kültürü domine ettiği ortodoks sola da nostaljik mevzileri bıraktığı sahne hakim oldu, sosyalist partiler durduk yerde irtifa kaybına uğradılar, kantinler animatörlere kalırken eylemci sol kilitlendi. Solun siyasi gündem üzerinde söz hakkı sahibi olduğu günler öyle fena geride kaldı ki globalist islamistlerle nasyonalist laikçiler arasındaki kamplaşmada taraflardan birinin içinde erimek dışında bir yol bulmak herkes için zorlaştı. Kültür de gündelik hayat da piyasa tarafından teslim alındı, neo-liberalizm en devrimci ve gelecek vizyonuna sahip ideoloji patentini aldığını manşetlerden duyurdu. 2000’ler Türkiye solu için neden bu kadar dramatik geçti? Bu sorunun yanıtı ileride daha bir araştırılacaktır elbet. Ama şimdiden şu kadarını not düşelim: Hayata Dönüş operasyonlarının ve Kenya travmasının ardından gelen sessizliğin daha merkezi solun konumunu da hayli belirlediği unutulmamalıdır. 1 Mayıs’ta laleleri tekmeleyen kıza sol entelijansiya haksızlık yapmış olduğunu bilmem sonradan gördü mü. Laleleri kurtardınız, trafik ışıklarını da, peki sonra kim kazandı? Solun farklı katmanları arasında çatışmalar kadar ağsal bir rabıta da var, bir yerden çekince öbür taraftan da düşüyor.

Şimdi, bugün, yeni bir dönemeçteyiz: umut içeren bir kıpırdanma seziliyor. 10’lar solun olacak mı? Ve olursa 10’lar solu nasıl bir sol olacaktır? Bu soru akıllarda... Bu hafta yerimiz dar. Dansa sonra devam edeceğiz...