Bu Blogda Ara

Pazar, Mart 11, 2007

Hayır, dedirtmedi - Birgün yazı 101 / 12 Mart 2006

Hayır, dedirtmedi

Birgün yazı 101

12 Mart 2006

Süreyyya Evren

Türkiye solunun bugünü de tarihi de milliyetçiliklerle dolu, milliyetçiliklerle içiçe. Kemalist ve devletçi bir perspektifin dışından bakan, milliyetçi bir genel kaygının dışında duran geleneği de sınırlı. Ve bu milliyetçi anadamar o kadar hayati olagelmiş ki bugün farklı düşüncelerde olsak dahi alttaki varsayımlarımızı belirliyor, devrimcilerden liberallere uzanan bir sahaya bu damar çerçeve taşıyor. Bunun en basit ve çarpıcı kırılması şurada yaşanıyor: sözgelimi bir Arnavut milliyetçisi/solcusu, yani bir Arnavut sol-milliyetçisi/milliyetçi-solcusu, bir Kürt sol-milliyetçisi/milliyetçi-solcusu, bir Ermeni sol-milliyetçisi/milliyetçi-solcusu bizim için ‘aslında’ bir milliyetçidir de sol tarihimizin pek çok kilit taşını oluşturan bütün sol-milliyetçi/milliyetçi-solcu Türkler ‘aslında’ solcudur!! ‘Onlar’ milliyetçilik kategorisinin içinde değerlendirilirler, o gözle tartışılırlar, ‘biz’ sol kategorisinin içinde değerlendiriliriz, o gözle tartışılırız. Peki neden?

Bir oyun oynansa, Türkiye solunun çeşitli kilit isimlerinin görüşleri diyelim Kürtlere, Arnavutlara veya Ermenilere uyarlanıp hayali bir kişilik yaratılsa ve bu bir günümüz solcusunun veya liberalinin önüne getirilse, “incele şunu, ne dersin, nasıl biriymiş” dense, biraz inceledikten sonra, “evet, bir x milliyetçisi” diyecektir. Şimdilerde duyduğumuz lakırdılardaki gibi ‘vatan savunmasına soldan katılmış’ biri...

Türkiye bir bağımsızlık mücadelesi vermiyor olmasına, işgal altında olmamasına, 80 yıl önce kurulmuş bir ülke ve zaten çok daha eski bir devlet geleneğinin sürdürücüsü ve pek çok şeyin oturmuş olduğu bir yer olmasına karşın bugün dahi Türkiye solu çok farklı tonlarda, farklı yordamlarla geniş bir yelpazede açıkça milliyetçilikle bağlantılı fikirler üzerinden yapılanıyor ve gene de solun parçası kabul ediliyor da bağımsızlık mücadelesi içindekilerin, işgal altındakilerin, devlet kurmaya çalışanların veya devletini yeni kurmuşların milliyetçilikle bağlantılı fikirler üzerinden yapılanmış solcuları aslında milliyetçi kimseler olarak kodlanıveriyor. Elbette bütün devletlere, devlet fikirlerine, devlet kurma çabalarına hayli mesafeli bir yerden söylüyorum bunu, ama aradaki farkın yarattığı gerilime dikkat çekmek istiyorum: buradaki bu ağır milliyetçiliğin hegemonik sebeplerden başka gerekçesi de yok! O yüzden zaten dikkat ederseniz hep gerekçe icat etmeye uğraşıyorlar, hep mevcut durumu iç uzantıları da olan uluslararası bir çatışmada bizim geriye düşürüldüğümüz bir sahne olarak tarif ediyorlar o ya da bu şekilde. Bir aciliyet ve olağanüstü hal duygusu yaratmaya çalışıyorlar. ‘Aslında’ bir bağımsızlık mücadelesi veriyormuşuz, ‘aslında’ işgal altındaymışız, ‘aslında’ devlet kurulamamış veya yıkılmak üzereymiş, ‘aslında’ gizli bir sürü savaş başlamış, sürmekteymiş ve ‘biz’ anlamadan çoktan yenik duruma düşmüşüz de, vs, vs. vs.

Esas ‘aslında’ şu: Türkiye solunun tarihi eğer zamanında Osmanlı içindeki bütün solcuları ve milliyetçi-solcuları kendine miras sayacak şekilde kurulsaydı, sol tarihini Türk milliyetçi-solcularıyla başlatmasaydı bugün de önümüz açık olurdu. Eğer zamanının diyelim Ermeni milliyetçi-solcuları ve Kürt milliyetçi-solcuları tüm görüşleri ve edimleriyle Türkiye sol tarihinin parçaları sayılsaydı ve o birikimlerden karma ve içiçe bir sol yapı kurulmuş olsaydı bugün hem Türk hem Kürt solcuları içinde milliyetçiliğe mesafeli ve birbiriyle içiçe olanlar ağırlıkta olabilirdi demek mümkün. Bugünkü milliyetçiliklere karşı özgürlükçü bir tutumu büyütebilmek için bir görev addetmek ve Türkiye solunun tarihini bu gözle yeniden düşünmek gerek belki de.

Son not: Türk aydınlarının Kürt hareketlerine akıl öğretme pozlarına girmesine utanarak bakıyorum. Hani sanki Türkler bu işleri aşmışlar, unlarını elemiş eleklerini asmışlar, bu işlere yeni yeni giren Kürtlere öyle yapılmaz böyle yapılır diye akıl öğretiyorlar. Bu ne içimize işlemiş emperyal bir ukalalıktır!