Bu Blogda Ara

Pazar, Temmuz 03, 2011

AŞIRILIĞIN MERKEZ PARTİSİ: BDP

KÖŞE İSMİ: DALALET




BU YAZININ BAŞLIĞI:


AŞIRILIĞIN MERKEZ PARTİSİ: BDP


BirGün gazetesi, 3 Temmuz 2011, Dalalet 79/187




Süreyyya Evren


sureyyya@mexico.com


BDP son seçim sürecinde sahneye bir tür 'aşırılığın merkez partisi' olarak çıktı. Etnik aşırılık ve sol aşırılık geniş olarak kapsandı. Ekolojik uçlar da feminist uçlar da temsil edildi. BDP Türkiye'nin partisi olma şiarına ilk kez bu kadar yaklaştı. BDP Türkiye'nin partisi olmak istiyorum dediğinde kimilerine hayli absürd geliyor, biliyoruz. Bu absürd gelmenin sebebi Türkiye denince akıllarına sadece iktidardaki Türkiye gelmesi. BDP iktidardaki Türkiye'nin değil, ana-muhalefetteki Türkiye'nin de değil, uç-muhalefetteki Türkiye'nin partisi oldu. Şu anda baraj yüzde 5'e indirilse bir seçim sonra BDP yüzde 10'u geçebilir ve bu oyların ancak yüzde 6-7si Kürt seçmenden gelir. Aşırılığın farklı veçhelerini, farklı arabirimlerini taze bir 'aşırılığın merkez partisi' hüviyetiyle temsil ediyor artık BDP. O kadar ki, son seçimlerden önce açıktan BDP'li 'bağımsız' seçmenlere oy verilmesini destekleyen anarşist gruplar bile oldu! Malum anarşizmin devlet karşıtlığı formdaki içeriğe önem veren yanının bir devamıdır. Devlet formunun içini hangi iktidar doldurursa doldursun devlet formunun kendisindeki içerik sabit kalacaktır görüşünden hareket edilir. Dahası temsiliyet karşıtlığı esastır: hiçbir bireyi bir başka bireyin ya da grubun, büyük Parti'nin veya 'devrimci'nin temsil edemeyeceği kabul edilir. Bu sebeple en uzak durulan siyasi gösterilerden biridir parlamenter seçimler. O anki lokal politik etki tercihleri çerçevesinde anarşist bireyler tek tek her zaman oy atabilir, ancak şu son derece istisnaidir ve Türkiye anarşizmi için bir ilk: açıktan bir politika olarak kimi anarşistlerin milletvekili seçimlerinde belirli adaylar için oy verilmesini politik doğru olarak öne sürmeleri! Bu istisnai örnek BDP'nin Türkiye'nin partisi olma ve bunu aşırılığın merkez partisi olarak yerine getirmede ne derece başarılı olduğunu gösteriyor. BDP tüm Türkiye'de seçimlere girebilse ve bu anlayışla devam etse Karadeniz'den Ege'ye sol direnişin izi olan her yerde bir soluk bulacak gibi durmuyor mu?


Mevcut durumda da meclisteki üçüncü ana muhalefet grubu görünümündeler ve milletvekili sayılarının MHP'ye ne kadar yaklaştığı da ortada. Ki siyasi sözlerinin TİPvari bir 'kelle sayısını aşan' niteliğe sahip olduğu, ve daha da olacağı söylenebilir.


Türkiye'nin aşırılarına Kılıçdaroğlu da talip ama onun işi daha zor. Yarışa çok geriden başladı. Yükleri de ağır...


Türkiye'nin aşırılarının merkez partisi olma misyonunun nereye kadar uzanabileceği bir tartışma konusu olarak elbet “ya İslam?” sorusunu da içeriyor.


Sözgelimi, bir fanteziyle söyleyecek olursak, BDP yarın öbür gün Numan Kurtuluş'u da bünyesine katabilir mi böylesi bir radikallerin merkezden yer kapması tasarısının abartılarına kapılarak?


Bu konuda spekülasyon yapmadan önce daha somut olan duruma bakalım. BDP Türkiye'nin partisi ancak bütün Kürtlerin partisi değil!


BDP'nin durumunu anlamak için bu kez tarihsel bir faraziyeye başvuralım. Farzedelim ki Ruslar bir dünya savaşı sırasında Türkleri yutmuş olsun. Türkiye de hala Rusya'ya bağlı kalmış olsun. Ve de Türk liberalleri Putin'den ihale kapmak peşinde olsunlar. Türk sağcıları da Rus sağcılarıyla derin bağlar geliştirmiş olsunlar. Türkiye'nin Rusya siyasetindeki temsilcisi de ÖDP olsun! ÖDP bütün Türklerin partisi ne kadar olabilirse öyle bir durumda, BDP de o kadar bütün Kürtlerin partisi bugün. Ama farazi ÖDP mesela Putin'den çok çeken LGBTT adayları dahi kadrosuna katmış olabilir ve Rusya'nın partisine dönüşebilir!


Dolayısıyla, evet Kürt haklarının siyasi platformdaki ana temsili görevleri BDP'nin ama asla Kürtlerin tek partisi olmayacaklar. Kürt toplumu da Türk toplumu gibi din ekseninden bölündüğüne göre bu yarılma ancak geçici manevralarla örtülebilir. Sonra örtüye basma günü gelince düşülür. Öte yandan BDP'nin namazlara uzanmasını, İslami adaylara da kucak açmasını dinle flört olarak okumak kadar yanıltıcı bir yaklaşım yok. BDP'nin kendi namazını kendimiz kılarız demesi Kemalizmin Diyanet İşleri Başkanlığı açmasına benzer daha çok. O alana da biz talibiz diyor. BDP idealist bir hareketin partisidir. İdealizm de kendi ideallerini topluma yaymak demektir, toplumun tercihlerini birebir yansıtmaya çalışmak değil, belirli ideallerin toplumdaki yerini ve rolünü büyütmeye çalışmaktır. BDP idealizmini pragmatik bir mecraya soktu ve merkezleşme sürecini birkaç farklı kulvardan sürdürerek idealizmine yedirmeye çalışıyor. Nereden bakılsa hayli ilginç bir deney. Bir taraftan yukarıda andığımız a)Türkiye'nin aşırılarının merkez partisi olma, bir taraftan b)Öcalan'ın sistematik yüceltilmesi neticesinde 'en çirkin Kürt'ün 'güzel Kürt'e dönüştürülmesi, muhatap kılınması (Karayılan'ın kendileriyle pazarlık girişimlerini reddedip İmralı'yı adres gönderdiklerinden bahsetmesi), giderek İmralı'yı Türkiye siyasetinin merkezi lokasyonlarından ve hem meclisi hem de medyası ve kamuoyu için merkezi referans noktalarından birine dönüştüren siyasi irade ve tarihsel figürasyon olarak Kürt figürünün Türkiye merkezi siyaset sahnesinde merkezileştirilmesi, ve son olarak da c)Kürt siyasetinin din yarılmasını da aşan merkezi temsil gücüne sahip partisi olma denemesi!


BDP'nin yeni bir ulus kuruşuyla, belirgin 'sol-Kemalizmi'yle, diğer radikal arzularını (giderek arzularımızı) harmanlamak yolundaki bu sıradışı deneyini takibe devam edeceğiz.