Bu Blogda Ara

Pazar, Ocak 09, 2011

BİLGİ ÜNİVERSİTESİ BİLGİYE KARŞI

KÖŞE İSMİ: DALALET

BU YAZININ BAŞLIĞI:

BİLGİ ÜNİVERSİTESİ BİLGİYE KARŞI

BirGün gazetesi, 9 Ocak 2011, Dalalet 54/162

Süreyyya Evren

sureyyya@mexico.com

Bilgiye, fikre, söze, sanata karşı sansürün, baskının, kısıtlamaların türlü yollardan arttırıldığı bir dönemden geçiyoruz. Hala bugün, Apollinaire’in toplatılabildiği, müstehcendir diye mahkemelere çıkartılabildiği bir ülkedeyiz, unutmayalım. Düşünün, Apollinaire...

Gelin, önümüze porno skandalı diye sunulan olaya bakalım. Şimdi neymiş, bir öğrenci okulda porno çekmişmiş. Nasıl yani, okulda porno çekip satışa mı çıkarmış? Okul malzemelerini veya mekanını (yasal veya yasadışı) ticari bir faaliyet için mi kullanmış? Ben böyle bir şey duymadım. Eğer bu bir pornodur diye rafa koymadıysa, bir şekilde satışa çıkarmadıysa, bir film nasıl porno oluyor? Bugün milyonlarca sevgili kendi sevişmelerinin fotoğraflarını, videolarını çekip sonra kendileri seyrediyorlar. Bunlar porno mu çekmiş oluyorlar? Hayır. Seks kasedi çekmiş oluyorlar. Hatta karı-koca arasında çekilenler için ‘aile videosu’ bile denebilir. Sonra bu kişisel videoları porno kanallarından dolaşıma çıkartacak olurlarsa, o zaman bu film bir pornoya dönüşüyor (anakım porno olmasa da). Şu bile söylenebilir, bu kişisel kullanım için çekilmiş seks videoları birileri tarafından çalınıp (üstelik porno kanallarından) dolaşıma sokulduğunda da, dikkat edin, ‘bilmemkimin porno filmi’ olmuyor adı, “bilmemkimin seks kasedi” oluyor. “Bilmemkimin porno filmi” başka birşey çünkü. Daha sonra anaakım sinemaya geçen eski porno oyuncusu Sibel Kekilli’nin şimdi, bugün, sevgilisiyle kendi zevki için çektiği sevişme filmleri olsa, ve bu filmler bir takım şantajcı adiler tarafından kaçırılsa, bunlar “Sibel Kekilli’nin yeni porno filmleri” olmayacak. Sibel Kekilli’nin porno filmlerini biliyorsunuz sinema veri sitesi imdb.com arşivinden silmeyi reddettiği için Kekilli ile davalık oldular. İmdb.com yetkilileri “bu filmler senin porno filmlerindir, biz de bütün verileri doğru vermekten sorumluyuz, silmeyiz” dediler. Ama sözgelimi imdb.com’da Pamela Anderson maddesine baktığınızda, çalınıp dolaşıma sokulan eski kocasıyla seks kasetlerini “Pamela Anderson’ın oynadığı filmler” listesinde göremiyorsunuz. Çünkü onlar porno değil. Bir porno film olmuş olsalardı o listede olurlardı.

Pornografi bir içeriği tanımlamaz. Cinsel birleşmenin birebir gösterildiği görselliklere veya anlatıldığı metinlere porno denmiyor. Başka bir yerden bakalım. Winterbottom’ın 9 Şarkı filmi porno mu? Oral seks sahnesi de var, erkeğin boşalması sahnesi de. Bunlar filmin içindeki porno sahneler mi? Lars von Trier’in İdiots’ı porno mu? Hatta Baise-Moi porno mu? Kuşkusuz hiçbiri değil. Ve işin ilginç tarafını söyleyeyim mi, biri yanlışlıkla rüyasında bu filmlerin Türkiye’de çekildiğini görse ve filmlerin pornoculuktan savcılığa verildiğini eklese, rüyanın devamında filmin pornografi olup olmadığının kararlaştırılması için bilirkişi olarak kimler çağırılacaktı biliyor musunuz? Bilgi Üniversitesi’nin bilgiye karşı beklenmedik mücadelesi sırasında işten çıkardığı hocalar! İhsan Derman, Ali Pekşen ve Ahmet Atıf Akıngiller. Üçünü de saygıyla selamlıyorum ve işlerini iyi yapmaya çalışan akademisyenlerin suçlu muamelesi görebilmesini şaşkınlıkla karşılıyorum.

Bir öğrenci bitirme tezi verdiyse bu bir bitirme tezidir. Nokta. Aynı videoyu bir video art çalışması olması amacıyla çekip bir galeride sergilemiş olsaydı, aynı içerik bu kez video art olmuş olacaktı; kısa film olarak düşünüp festivallere göndermiş olsaydı kısa film olacaktı; porno yönetmeni olarak kariyerine başlamak üzere çekmiş olsaydı sinematografisindeki ilk porno film olacaktı; bir görsel şiir performansı olmasını amaçlayarak çekmiş ve ilgili seyircilerin toplandığı bir gecede göstermiş olsaydı o zaman da bir görsel şiir olmuş olacaktı. Neyin ne olduğunu niyeti ve kamusallığa giriş şekli belirler. Porno olması niyetiyle çekilmiş ve porno olarak dolaşıma sokulmuşsa porno olur. Ortada porno morno yok yani henüz. Sözkonusu öğrenci, henüz ilk pornosunu çekmedi. Filmde oynayan kız da henüz ilk porno filminde oynamadı. Bir bitirme tezinde rol aldı. Toplum olarak ağzımızın sularını biraz askıya alalım lütfen.

Bir de üniversitenin yarattığı drama çok üzdü beni. Öğretim görevlilerini büyük medya temizliklerine benzeyen yöntemlerle işten çıkarmalar, bununla da yetinmemeler, kozmik oda basmaca oyunları, yok savcılıklar mavcılıklar, yok polis çağırmalar, hard disk kopyalamalar, kilit değiştirmeler, karantinalar. Sanki uyuşturucu kaçakçısı şebeke çökertiliyor. Yüz kızartıcı bir tutum.

Pornografi, Rosalind Coward’ın klasik tanımıyla uyumlu olarak söylersek, cinsel anlamı bir toplumun pornografik olanın ne olduğuna dair uzlaşmaları ışığında düzenleyen bir temsil rejimidir. İşte bizim sorunumuz bu tanımda kendini çok güzel gösteriyor. Bizim toplumumuzun pornografiğin ne olduğuna dair tanımı giderek baskıcı bir hal alıyor. Muhafazakarlar sekse karşı değildir, seks hayatını ve seksin temsillerini muhafazakar biçimlerde kontrol etmeye özen gösterirler. Kontrol edemedikleri sekse karşıdırlar. O yüzden de kendi kabul edilebilirlik sınırlarını çeker ve dışına çıkan her şeye saldırırlar. Pornografi damgası bu tür saldırılar için sorgulanmayan çamur işlevi görüyor. Cadı avı günlerinde yakalanan ve hiçbiri cadı olmayan kadınlara cadı dedikleri anda savunmasının büyük bir müşkül içinde kendini bulması gibi. “Dikkat porno!” çığlıkları seks hayatının pornografiden özgürleştirilmesini amaçlamıyor, aksine, pornografi baltasıyla seks hayatlarının ve temsillerinin doğranmasını amaçlıyor. Açıkçası doğruyor da... Sanatçıların ve akademisyenlerin seksin temsilleri üzerinde çalışmalar yapmalarını, deneylere girişmelerini, kendi sabitlediği seks rejimi için tehlikeli buluyor. Pornografi kategorisini farklı bir şey yapmayı deneyen olursa onun kafasının üzerinde sallandırıyor, ki aslında bu temelde kadından ve kadının cinselliğinden korkuya dayanıyor.

İşin tuhafı, bu haberle karşılaştığımda, dergimiz Sıcak Nal’ın müstehcenlik baskısıyla mücadele özel sayısını yayına hazırlıyorduk. Lady Chatterley’in Sevgilisi üzerindeki yayın yasağının D. H. Lawrence’ın kendi memleketinde kalkmasının 50. Yıldönümü, edebiyata yönelik sansür, yasaklama, oto-sansür diktesi, mahalle baskısı, vd sınırlamalara karşı bir dosya çalışmasına yöneltmişti bizi. Bugün günümüzde, maalesef, hala bu meseleyi Türkiye’de kapatabilmiş değiliz. Düşünüyorum da, Chatterley’in tüm sözcükleriyle serbest kalmasından 50 yıl sonra, eğer D. H. Lawrence Bilgi Üniversitesi’nde hoca olsaydı, şimdi görevi pornografik kullanmaktan Silivri’ye falan gönderilmişti korkarım...