Bu Blogda Ara

Pazartesi, Nisan 03, 2006

SANAT ve PARRHESIA -Birgün yazı 55 -- 3 Nisan 2006

Birgün yazı 55 -- 3 Nisan 2006

SANAT ve PARRHESIA

Süreyyya Evren

Sanatta hakikati söylemek ve de hakikati risk alarak söylemek... İktidara doğrudan hakikati, iktidarla ilgili ve iktidarın görmek ve göstermek istemediği hakikati söylemek.

Evet parrhesia kabaca bu, doğru, ama çatallanmalar çeşitli.

Parrhesia kavramını eski Yunan metinlerinden alıp yeniden okuyor Michel Foucault. Türkçe’ye de çevrilen Doğruyu Söylemek (çev. Kerem Eksen, Ayrıntı, İstanbul 2005) adlı ders notlarından oluşan kitabında bu konunun detaylı biçimde ele alındığı Foucault dersleri buluyoruz.

Parrhesia daha güçsüz konumda olanın risk alarak konuşması edimidir ve işlevi bir başkasına hakikati ispat etmek değil eleştiri sunmaktır. Bir filozof bir tiranı eleştirdiğinde, bir vatandaş çoğunluğu eleştirdiğinde veya bir öğrenci bir öğretmeni eleştirdiğinde parrhesia kullanabilir. Foucault parrhesia’da konuşmacının özgürlüğünü kullandığını ve kandırma yerine dürüstlüğü, sahtelik ya da sessizlik yerine hakikati, hayat ve emniyet yerine ölümü, yaltaklanma yerine eleştiriyi, kendi çıkarını koruma ve ahlaki kayıtsızlık yerine ahlaki ödevi tercih ettiğini belirtir.

Parrhesia’da konuşan kendi söylediğine inanır, retorik kullanmaz ve dolaysız konuşur. Retoriğin sağladığı teknik araçlar retorikçinin söylediği şey hakkındaki kendi fikrinden bağımsız bir şekilde dinleyicileri üzerinde hakimiyet kurmasını sağlar oysa.

Parrhesia bu, ama sadece bu değil, bugünlerde kimi genç sanatçıların da ilgisini çeken yanları, yeniden okunmalara açılan özellikleri var.

Sanatta parrhesia en az birkaç açıdan okunabilir. Gündelik hayattaki iktidarlara karşı söylenen ve sokağın riskini alan parrhesia edimi ve sanatın içindeki iktidar kurumlarına veya kişilerine söylenen ve sanat içi risklerle sonuçlanan parrhesia edimi iki eksen gibidir ama bir de bunları kesen doğrudan sözle doğruyu iktidara söylemek ve dolaysız yapıtla doğruyu söylemek hatları vardır.

Sanatçı kişi, yazar kişi, aynı filozof gibi tiranın, tiranlığın, devletin, zorbalığın karşısına çıkıp bir hakikati net bir şekilde dile getirebilir. Dilekçecilikten, devlet danışmanlığından, devletin iyiliği için en doğrusu neyse onu söyleyen aydın-sanatçı kişiden farklıdır bu.

Bunun yanında sanatın kendi içindeki iktidar odaklarına, kurumlarına karşı hakikati pat diye söylemekten sözedebiliriz. Sanat dünyasının, edebiyat dünyasının, sinemanın, tiyatronun, bütün disiplinlerin ve kesiştikleri sahaların kendine özgü yerel güç odakları olabilir. Bu bazen bir editör, bazen bir küratör, bazen bir kültür lordu veya bir kurumun başı, bazen suyun başını tuttuğunu düşünen veya gerçekten de akmaları engellemek ve yönlendirmek anlamında suyun başını tutan biri olabilir. Resmi anlatılarda olduğu gibi sanat iktidarları da dayatılan uzlaşmalara dayanır çoğu kez. Çoğu kez değerler bu uzlaşma kültürü tarafından inşa edilmiş, piramitteki konuma göre hesaplanan değerlerdir. Kültür lordlarının kendilerine dair birşeyden kaynaklanmaz. Bomboş bir insanı sihirli değnek değmiş gibi büyütür, piramitte bir yere koyar ve belirlemeye başlar. Parrhesia sihirli değneğe ne yaptığını söylemektir. Ve Kral çıplak demekten farklıdır elbet, krala, “sen çıplaksın” demek.

Yerimiz daralıyor daha sonra devam etmek üzere evet parrhesia ama nasıl, hangi mecrada parrhesia konusuna değinmek istiyorum. Doğrudan sözle hakikati söylemek sanatçının başvurabileceği bir bariz yoldur. Sözü alır ve dolandırmadan iktidara yöneltir. Açık bir şekilde belirtir. Bu, sanatçının, sanat yapmanın büyük ölçüde bir devamı olan ama sanat yapmadan başka bir edimidir. Salt bir ses, söylenecek bir söz, ortaya konulacak bir hakikat olmaktır.

Ama bir de yazılan veya yapılan eserle parrhesia mümkün mü sorusu var. “Mümkün değildir” demek, bizim belirli bir sanat tanımını mutlaklaştırdığımızı söylüyor. Ama bu kadar basit de değil. Bu konuya, devam etmemiz gerekecek...