Bu Blogda Ara

Pazar, Şubat 21, 2010

14 ŞUBAT DIŞKI SKANDALI GÜNÜ

KÖŞE İSMİ: DALALET

BU YAZININ BAŞLIĞI:
14 ŞUBAT DIŞKI SKANDALI GÜNÜ

BirGün gazetesi, 21 Şubat 2010, Dalalet 8/116

Süreyyya Evren
sureyyya@mexico.com


Gündem çılgınlığı içinde kaybolmaması gereken bir ‘sevgililer günü eylemi’ yaşadık geçen 14 Şubat’ta. İstanbul Feminist Kolektifi koyduğu eylemle şu açık mesajı verdi: “erkeklerin sevgisi her gün 3 kadını öldürüyor.” Son derece yerinde bir uyarı; yerinde derken söyledikleri doğru anlamında değil sadece, ama ‘yeri’ de doğru. Sevgi tam bir kara niyet aklama şirketi gibi çalışıyor çünkü.

Sözgelimi bu erkek cinayetlerinin sıklıkla medyada nasıl kategorize edildiğine bakalım: Aşk Cinayeti! Bir erkek ilişkide olduğu kadının kişisel bir hayatı olamayacağına, sadece kendisine endeksli yaşamak zorunda olduğuna hükmedecek ve kendisinden ayrılmaya kalkması (cüret etmesi) halinde kadını tehdit edecek, iş yerine gidip tokatlayacak, kapısına dayanacak, yolunu kesecek, iş yerinde değersizleştirip işsizleştirmeye, toplumda itibarsızlaştırmaya çalışacak, arkadaşlarını ailesini patronlarını taciz edecek, sokakta evde çarşıda saldıracak, vuracak, öldürecek, bıçaklayacak, kovalayacak, takıntılı şekilde mahkemeye verip dava dilekçelerinde orospuydu, herkesle yattı diyecek, evet zaten ayrılır ayrılmaz kadına ilk sözü neredeyse garantili biçimde orospu olacak, üstüne üstlük yalnız (ve ayrılmış, boşanmış) kadının Türkiye toplumundaki mahalle-çevre-kültür baskısında bunalmasını arttırmak üzere kapı kapı dolaşarak kadını yalnızlaştırmaya çalışacak ve sonra da feminist erkek olarak imza kampanyalarına, yürüyüşlere, toplantılara katılacak. İşte size bir Aşk Cinayeti! Cinayet gerekçesi temelde mülkiyet ihlali (köylerdeki tarla kavgası ve tüfekleşme) benzeri bir benim-mülküm-olan-kendine-başkasını-alamazsın’a dayansa da ya bir duygusal zaaf olarak lanse edilecek ya da bir haksızlığa uğrama. Türkiye’de en azından şöyle bir durum sözkonusu, bu konuda soldur sağdır, faşisttir anarşisttir farketmiyor fazla: kadın kendisi olmakla adamı mağdur ediyor! Beni çok incittin: kendin oldun! (Buradaki incittin sözcüğü yerine meşrebine göre herkes farklı bir söz kullanıyor elbet, ‘rezil ettin’, ‘hayatımı mahvettin’, vs gibi).

Belki bugün medyaya baskı grupları kurmanın zamanı gelmiştir: artık bu ‘aşk cinayetleri’ gevezeliği bitsin. Ne bileyim ‘erkek egemen cinayeti’, ‘maço cinayeti’ vb bir şey bulunsun. Yeni bir dil şart. Ya benimsin ya kara toprağın bir aşk sözü değil –tam da aşkın zapturapta alındığı bir kültürün mottosu bu. Aşkın tutuklandığı yerde ya kara toprağınsın (cebren yoksun) ya da benimsin (kendi rızanla yoksun) borusu öter elbet. Bu kültürde aşk, her ayrılan kadına şiddet olarak dönüyor. İlişki içinde kadının kendi başına varolduğu her an paniğe yolaçıyor –bir güvenlik krizi çıkmış gibi davranılıyor. Dikkat dikkat sarı alarmdan kırmızı alarm seviyesine geçildi! Neden? Bir kadının varolduğu tespit edildi! Nasıl yani, kendi başına mı? Evet maalesef... (ve cızırtılar, bir kaç el ateş sesi, çığlıklar...)

Maço bir kültürde yetişmiş insanların bir kadınla birlikte olmayı kendine tam anlamıyla yedirmesi zor zaten. Hele ki ayrılığı hiç yediremiyor erkekler genelde, kendi toplumsal statüleri kadın tarafından sarsılabiliyor mevcut sosyal kurguya göre, dolayısıyla kadının terketmesi, ayrılması artık onun olmuş kadının başkasıyla olmaya başlaması, başka hayat kurması gibi seçenekler hep saldırganlık sebebi. Birliktelik içindeki çatışmaların çözümünde de erkek hep bir ‘yahudi, pardon kadın, sorununa nihai çözüm’ vazifesi çıkartıyor kendine. Cahiller öldürüyor, namusu geri tesis etme jesti yapıyor ve alkış bekliyor (alıyor da) okumuşlar bok kavanozunda bok biriktirip bok dökme jesti yapıyor ve alkış bekliyor (işin ilginci, alıyor da). Cahiller cezaevlerinde popüler, okumuşlar da gazetelerde...

Karısını, sevgilisini öldürmekten cezaevine girenler tam bir ‘biz içerdeyiz ama görüşlerimiz iktidarda’ sendromu yaşıyor. Bok dökenler de ‘şimdi ben kötü adam oldum ama hepimiz aynı gemide değil miyiz, haklı değil miydim, azıcık yaratıcılık kattım diye başıma gelenlere bakın, söz bir dahaki sefere direktman öldürücem böyle eski köye yeni adetler getirmiycem’ diyor her fırsatta. Üstelik bu mafyatik meydan okuma söyleşilerinde karşılarındaki gazeteci kadınları bile sindirebiliyorlar. Onları kollayan süper yazar süper liberal süper kibar erkekler de dayanışmada gösterdikleri başarıdan memnun, huzurla sindiriyorlar akşam yemeklerini. Kadınlar dayanışıp gazeteden istifa mı etti: vay marjinaller, isterikler! Kadınlar dayanışıp birbirini mi korudu: vay bilmemneler! Kadınlar varolmak için uğraşmalarına gerek olmadığını, onların yerine de bizim varolma işini fedakarlıkla üstleneceğimize ikna mı oldular. İşte şimdi oldu, huzur ve barış sağlandı...

Velhasıl 14 Şubatlar Mor Çatılık durumların kurtlandığı yer olarak çok doğru tespit edilmiş. Devamını diliyoruz.


ARMAĞANLAŞMA –ARMAĞANSIZLAŞMA

Konunun daha hafif yönüyle ilgili de küçük bir not düşelim: Her Sevgililer Günü’nde İslamcı-muhafazakar cenahtan ‘büyüklerin elini öpme dışında bütün eğlenceler kaldırılsın’ çağrısı geliyor. Sağ ve genel olarak Türkiye egemen kültürü için ‘sevgili’ zaten bir referans birim değil, tanınan, muhatap alınan bir birim sayılmıyor, bir birim olarak öne sürülmesi bile linçci sağduyumuza ters. Sol cenahtan ise ‘bunlar tüketim tuzakları halbuki benim daha sofistike –ve feminist gösterip el kol bağlayan– tuzaklarım var’ çalımını izliyoruz. Bu konuda alternatif birşey önereceğimden değil, ama sol kültürün çok ezbere tavırlar takındığını da söyleyebilirim. Evet bir gazetenin 14 Şubat özel ekini elinize aldığınızda reklamdan başka birşey bulamazsınız ve her türlü insani bilgi alışverişe yönlendirmek üzere yeniden işlenmektedir buralarda. Eyvallah. Fakat armağanlaşma denilen de bir şey var ve kimse sosyalistlerin/anarşistlerin sevgililer günü, yılbaşı, doğumgünü, anneler günü vs olmadan birbirlerine armağanlar verip durduklarını söylemesin. Bir (merkezi) armağanlaşma karalanacaksa başka bir (tabandan) armağanlaşma doğurmak gerekiyor, armağansızlaşma değil.

Önereceğim tek bir şey var: sevgililer gününün heteroseksüel olmayan sevgilileri de kapsadığına dair vurgu büyütülmeli erkek şiddeti 14 Şubat’larda tahtaya kaldırılırken.
Daha yeni Fatih’te Aycan’ı öldürenler 14 Şubat günü neredeydiler?