Bu Blogda Ara

Pazar, Aralık 17, 2006

“19 ARALIK” ADLI ROMAN - Birgün yazı 90 / 18 Aralık 2006

“19 ARALIK” ADLI ROMAN

Birgün yazı 90

18 Aralık 2006

Süreyyya Evren

Yarın 19 Aralık. 19 Aralık 2000’in üzerinden altı yıl geçmiş olacak.

19 Aralık 2000’de düzenlenen operasyonların Hayata Dönüş operasyonları olarak adlandırılması ‘hayat’ın üzerinde ağır bir yük. Siyasi tartışmalar hiçbir zaman ak ve karaya sıkışmaz, her zaman ara bölgeler, git geller, alternatifler, yeni fikirler ve yeni çatışmalar, yeni birliktelikler vardır. Bu çeşitliliğin ve muhalefetlerin 19 Aralık gibi konularda net bir tutumla birleşmesi gerekir. Bu tür momentlerin geçici gereği olarak bakabilirsiniz. Tabii hiçbir zaman eleştirel düşünme sindirilmeden...

Edebiyata bakınca garip bir tercihler serisi var solda (milliyetçi solu zaten saymıyorum): Orhan Pamuk faşistlerin saldırısına uğruyor, öyleyse ne kadar sorunlu olursa olsun yüzde yüz desteklenmesi ve tüm güçle olumlu gündem kılınması gereklidir diyen sol strateji önerisi bu denli kolay kabul görebiliyorsa, mesela Nuri Akalın’ın 19 Aralık gibi bir romanının (Sel, 2005) desteklenmesi konusunda neden bu kadar tereddüt var? 19 Aralık taraf tutmanın daha belirsiz olduğu, saldırganların daha soyut veya daha az keskin belirdiği bir moment midir?

Gündem fazlası tüm kültür piyasasını da sarıyor. Çoğu kez bir gürültü seçiliyor ancak. Gürültüden nelerin ayrıştırılacağı üzerinde rol oynama tercihi yapılacağı zaman birden yukarıda andığım çekinceler siyasetinin konjonktürel ayarı devreye giriyor. Nuri Akalın’ın “19 Aralık” adlı romanı bir edebiyat harikası olabilir mi acaba diye yazılmamış. Siyasi olanla insani olan, gündelik olanla makro olan, yazınsal olanla sözel olan siyasi bir bellek lehine kaynaştırılabilinir mi diye yazılmış. Bu belli oluyor. Kendi durduğumuz yazınsal yerden ve/veya siyasi yerden okumasını çıkartıp konuşmak gerek kitabı. 301 mahkemeleri önünde anti-kariyerini büyüten bir gruba karşı safları sıklaştırmanın koşulsuz gerektiği savlanırken iş 19 Aralık’a gelince birden koşulların ağırlaşmasında, soru işaretlerinin büyütülmesinde bir dengesizlik var. “19 Aralık” adlı roman edebiyat dergilerinde, gazetelerde, gazetelerin Pazar eklerinde tekrar tekrar gündeme getirilmeli, tartışılmalı, sevenler kadar sevmeyenler de söz almalı, kıyasıya eleştirilmeli, yazarına cevap hakkı tanınmalı ve böylece ‘beyaz gürültü’ye karşı akış alanlarının güçlendirilmesinde bu tür terso gündem imkânları es geçilmemelidir diye düşünüyorum.

“19 Aralık” romanı gibi hamleler olup bitenin bilgisinin merkezden resmi bir ağızla yapılmasına karşı yazınsal direnişler olarak tasarlandıklarını hemen dile getiren eserlerdir. Önerdikleri alternatif bilginin hap gibi yutulmasını kimse savunmuyor. Fakat burada merkezi kültür gündeminin dışında kalan ve anaakım büyük harfle yazılan boğucu Kültür dünyasının ‘sahalarında görmek istemediği’ tartışmaları sahalarına taşıyacak potansiyeller bulunuyor.

19 Aralık adlı romanın (ve benzerlerinin) kültürel diyaloğun dışında bırakılmış bir marjinal dava kitabı olarak kategorize edilmesine izin vermemek, bu yönde bir mücadele içinde olmak, yazınsal tartışmaları bu kitapların içine buralardaki siyaseti de yazınsal tartışmaların içine salmak, neden liberallerin millicilere karşı topyekun savunulmasından daha az acil, daha arka planda bir kaygı olsun ki?