Bu Blogda Ara

Cumartesi, Eylül 30, 2006

Amatör Emek ve Şiir / Birgün yazı 79 - 18 Eylül 2006

Birgün yazı 79 - 18 Eylül 2006 yazısı

Amatör Emek ve Şiir

Bir süre önce Siyahî’de imzasiyla iki yazısını yayınladığımız genç bir editör ve yazara intihal suçlaması getirildi. Katılımcı sanat konulu seri yazılara devam ettiğim için değinme imkânı bulamamıştım. İşin polisiye tarafını bir yana bırakıyorum, eğrisi doğrusu başka yerlerde çözülür. Ancak bir mecrada konunun gündeme getirilişinde başvurulan bir nüans var ki hepimizi ilgilendiriyor. Böylesi bir ‘olay’dan sonra bizim Siyahî olarak kendi kendimize ‘neden daha fazla profesyonel olmadık’ diye hayıflanmamızı istiyorlar. Halbuki biz “neden daha profesyonel değiliz” diye üzülmeyiz bu tür bir durumda, “neden genç bir insan böyle şeyler yapar” diye üzülürüz ve “acaba arkasında ne var” diyerek kendisine ulaşmaya çalışırız. Artık klişe muamelesi gören bir laf ama, asıl olan insandır. Güvenilecek olan da odur temelde. Referans noktası da odur.

Hepimizi ilgilendiriyor dememin sebebi de şu: profesyonel emeğe tartışmasız bir öncelik verilmeye başlandı. Piyasa değerlerinin kültür alemi üzerindeki söz alanı büyüdükçe amatör emeğin geri plana itilmesi de normalleşiyor. Burada amatör-profesyonel ifadelerini bir işin ekonomik kazanç amacıyla yapılması-yapılmaması düzleminden ötede yaklaşım ve zihniyet olarak kullanıyorum elbet.

Profesyonel zihniyetin öne çıkması kültür sanat dünyasında çok fazla ‘başarı’ olmasıyla sonuçlanıyor. Ben daha önce güncel sanatı saran başarı dalgasını eleştirmiştim ama edebiyat çok daha organize görünüyor. Başarılar çoğu kez sayılabilir olana dayandırılıyor haliyle. Başarı, edebiyattan önce gelmeye başlıyor. Her başarılı yazarla beraber onu başarıya taşıyan bir takım kurumlar, mecralar ve kişiler de yükseliyor. Ortalık başarı hikayeleriyle dolu. Bu kadar başarı peş peşe eklendiğinde elimizde kendini yenileyemeyen, şaşırtıcı hiçbir yanı kalmamış, güçsüz, özerkleşememiş ve erksizleştirilmiş, unutkan ve zararsız bir ‘başarı hikayesi’ kalıyor. Sanatın olduğu gibi edebiyatın da bu kadar çok zararsızlığa hiçbir zaman uzun süre tahammül edemeyeceğini düşünenlerdenim. Bir yerlerden çatlayacaktır.

Amatör emek bu noktada bir ihtiyaç olarak kendini hatırlatıyor. Başarıya tahvil olmayacak amatör emeklerle geçen karşılaşmalar, yüzleşmeler, şehirle ve buradaki sanat/edebiyat iktidarlarıyla ve muhalefetleriyle ve gerçek akışlarla beden bedene düşünümler ve yaratımlar için başarısılıkla sonuçlanacak ısrarcı girişimlere ihtiyaç olduğunu sanıyorum. Edebiyatın bugün başarısızlığı araması, kovalaması, kucaklaması gerekiyor.

Şiir, hem doğası gereği hem de pratikte piyasa koşullarına seri ve sürdürülebilir fayda sağlamakta ‘başarısız’ olduğu için avantajlı durumda. Şiire özellikle önem göstermemiz gereken bir dönemdeyiz. Şiirde amatör emek hâlâ son derece canlı ve etkin. Başarısızlıkla sonuçlanacak ısrarcı girişimlere arzuyla sarılan şairler çıkabiliyor hâlâ. Dikkat edin, edebiyatın zararsız olmasından rahatsız olan romancı/öykücü ne kadar azaldı... Roman/öykü eksenli söyleşilerde, denemelerde, eleştiri metinlerinde uzlaşmaların, sorun çıkartmamanın, erksizleşmenin, oyunu kitabına göre oynamanın kokusu ağır basıyor. Şiir de cennet değil kuşkusuz ama zararsızlığa tahammül edememeyi, türlü isyanları, çatışmaları, alan açma denemelerini, özerk çıkışları, başarıyı iplemeyen restleri orada bir şekilde görebiliyoruz. Bu bir çatlağa dönüşmeli ve bütün kültür sanat gövdelerini sarmalı. Bu da kurumlarla, yapılarla, şirketlerle değil insanlarla olacak olursa...