Bu Blogda Ara

Pazar, Nisan 01, 2007

Türk Sağı Anti-emperyalizmini Geri Alıyor! - Birgün yazı 104 / 1 Nisan 2006

Türk Sağı Anti-emperyalizmini Geri Alıyor!

Birgün yazı 104

1 Nisan 2006

Süreyyya Evren

Türkiye siyasetinin nasyonalist/anasyonalist kamp diye bölünmeye giden sürecinin başka eksenlere de sahip olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Örneğin anasyonalist kampın içindeki neo-liberallerin üretebildiği bir tür ‘elit ırkçılık karşıtlığı’ ile nasyonalist kamptaki sol-Kemalistlerin üretebildiği bir tür ‘elit anti-emperyalizm’ çarpıcı biçimde birbirine bitişiyor. İş diyelim ‘Kürt meselesi’ olunca, bir bakıyorsunuz, sol-liberal anasyonalist yazar ile sol-kemalist nasyonalist şair aynı terimlerle Kürt hareketini suçluyor, aynı açıyla yukarıdan bakıyor, üstelik aynı günlerde kendi gazetelerinde benzer bir şekilde ‘illallah’ diyorlar. Onları diyebiliriz ki, özellikle anasyonalist kampın sol cenahındakilerin düşmemek için dikkatli adım atmasını gerektirecek genişlikte ülkemiz aurasında yer kaplayan, elitist bir siyaset kültürünün izleri birleştiriyor.

Bir yazar. Gençliğinde –sonraki pozisyonu yüzünden aslında haksız bir biçimde gölgede kalmış olan– deneysel anlatılara ve gündelik hayatı başarıyla devşirdiği kendine özgü bir şiire imza atmış, bağımsız dergilere katkıda bulunmuş. Sonra farklı bir faza geçmiş, yaratıcı popüler diliyle sivrilen bir köşe yazarı olarak sözünü sürdürmeye başlamış. Bu köşe yazılarında deneysel edebiyat damarı kısa zamanda kodları çözülebilen ve kanıksanan ama kanıksandıkça daha da rahatlatıcı bir haz veren söz oyunlarına tahvil edilmiş. Gündelik hayatın başarıyla devşirilmesi ise popüler kültürün merkezden dayatmalarına uyumlu bir gündelik hayat yorumuna dönüştürülerek pop kültür kuşatmalarına direnci zayıflamış okurun meşruiyet talebine hitap edecek şekilde güncellenmiş. Piyasanın olası açıklığı farkedilerek kendisinden roman talep edildiğinde de Sevdiklerimin Kelleleri adlı romanıyla ihtiyacı karşılamış. Anasyonalistliğin ve liberalliğinin gereği olarak kimi zaman devlet alanı dışını hedefleyen sol niyetlere de belirli bir özgürlük alanı ve temel insan hakları talebiyle sıcak durmuş, onlarla birlikte siyasileşebilmiş. Gün gelmiş ölüm oruçlarına destek olmuş gün gelmiş anti-militaristleri desteklemiş. Bu tür siyasileşme anları, kuşkusuz boğucu devletçi kültür ortamımızda çok mühim, herşeye rağmen.

Öte yanda usta bir şair. 68 ruhunun Türkiye yansımasının belli başlı edebi temsilcilerinden biri olmuş. Sosyalist solun şiirimizdeki birikimine katkılar yapmış. Bununla birlikte önde gelen kemalist gazetemizde sol-kemalist köşe yazıları kaleme almakta. Türkçü değil yurtsever ve anti-emperyalist olduğunu savlıyor. Kerem Ünüvar’ın Birikim’in Şubat 2007 sayısındaki yazısının başlığını hatırlıyorum: “Türk solunun Türk sağına armağanı: Anti-emperyalizm” Ama tabii Ünüvar’ın da bir şekilde değindiği esas nokta anti-emperyalizmin başlangıçta Türk sağının Türk soluna armağanı olmuş olması ihtimalidir... Yani bu durumda, Türk sağı anti-emperyalizmini geri alıyor, demek mümkün! İlginç olan, sadece fikirleri değil, insanları da geri alıyor!

Başka bir genel yargıyı da sorgulamaya götürüyor bu beni. Yukarıda andığım, Türkiye şiirine gerçekten önemli katkılarda bulunmuş usta şairimizin zamanında çıkardığı efsane edebiyat dergisindeki yaratıcı arkadaşının daha sonra dönüp İslamcı olduğunu biliriz. Günümüzde de kendisi Türkçü-İslamcı çizgide propaganda yapmaktadır. Fakat şimdi bakıyorum, efsanenin bir ayağı ‘vatan savunmasına soldan katılıyor’ diğer ayağı ‘vatan savunmasına sağdan katılıyor’ ise, acaba gerçekte hiçbir zaman kimse dönmedi mi? Bu sabit yargıyı gözden mi geçirmek gerekir? Geriye tekrar bakıp efsane derginin kendisi acaba nasıl bir siyaseti savunuyordu diye mi düşünmeli? Belki de herşey dergide anlatıldığı gibi devam ediyor, kimse sapmadı, kimse dönmedi, kimse değişmedi. Ama biz onları yanlış anlamıştık.