Bu Blogda Ara

Salı, Temmuz 04, 2006

BİR KİTAP VE HAYATIMIZ / Birgün yazı 68 - 3 Temmuz 2006

Birgün yazı 68 - 3 Temmuz 2006

BİR KİTAP VE HAYATIMIZ

Süreyyya Evren

Kitapların ekonomik açıdan satışta tutulan birer ürün olarak görülmesinde garip bir yan yok. Ama bu kategori yayılmasını garipseyebiliriz. ‘Özünde salt satıştaki ürün olarak kitap’ fikrinin genel olarak kitap evreni üzerindeki tahakkümüne dikkat çekmek isteyebiliriz. Kimileri böylesi itirazları ezbere siyasi inkarcılıklara bağlayarak değerlendirme dışı tutma eğilimindedir. Böylesi redleri sadece kendine çalışan dokunaklı siyasi propagandalar familyasından sayarlar. Gerçekten hayali bir vizyon adına kendi karşı-kariyeri hariç her türlü hamleyi ketleme tehlikesi taşıyan kalıp sol reaksiyonlar vardır. Öte yandan bunların varlığı piyasa kültürünün orta yerdeki hegemonik varlığına göre epey marjinal kalmasına karşın neden daha fazla göze batarlar acaba?

Klasik yorumlar burada hâlâ geçerlidir. Sahte ikilikler yaratma ve eleştirel söylemleri başlangıç aşamasında uca atma tutumu ağaç yaşken eğilir felsefesiyle de süreklilik içinde olabilir. Her türlü muhalif faaliyeti terörizme bağlamanın yarattığı terörün bir uzantısı da kültür alanında eleştirileri karşıdan gelirken görünce sözkonusu ‘kalıp sol reaksiyonlarla’ adım çıkar mı korkusuyla kaldırım değiştiren kültür insanları oluyor galiba.

Bunun bir sebebinin ‘özünde salt satıştaki ürün olarak kitap’ fikrinin ciddi ölçülerde normalleştirilmesi olduğunu sanıyorum. Tutunduğumuz kırılgan huzura aman birşey olmasın denile denile sakinleştiriliyoruz. Bu konuda gerçekten büyük yol katedilmiş gibi görünüyor.

Sakinleştirici kültür bugün tebdil gezmeye gerek duymadığı için her yerde çok açık semptomlar var. Küçük ama çok şey söylediğini sandığım bir örnekle devam edeyim. Kitap tanıtım yazılarında giderek daha sık belirli bir yalıtma çerçevesine rastlanıyor. Üstelik tanıtım için maske görünümlü imzalar bir yana yazarlarımız da aynı çerçeveye oturabiliyorlar. Özellikle yazılalı, ilk kez yayımlanalı yıllar olmuş, çoktan klasikleşmiş kitapların tanıtımlarında bu yaklaşım tekrar edildiği zaman neyle karşı karşıya bulunduğumuz daha net görülüyor: hemen tümüyle tarihinden ve bağlamından koparılmış haliyle bir kitap ele alınıyor, böylece “bir kitap ve hayatımız” temalı yazılar beliriyor. O kitap ne zaman kaleme alınmış, nasıl bir ortamda ne gibi saiklerle belirlenmiş, yayınlandıktan sonra kaderi ne olmuş, kimden nerede ne tepki görmüş, bugüne nasıl gelmiş, yazınsal akrabaları nelerdir, nerede durur yazarının kişisel hayatının anılmasını gerektiren bir durum var mı, bu kitap bugün ekseriyetle nasıl okunur daha önce nasıl okunmuştur? Yaklaşık sorular buralardan doğabilecekken bunların yerine bir ürünle karşılaşma ve bu karşılaşmanın düşündürdükleri temasını görüyoruz. Karşımızda bir kitap üzerine yazan bir yazar var. Kitabı tüm iyi niyetiyle okumaya başlıyor ve bize de o kitapta anlatılan hikayeleri ve fikirleri aktarıyor. Bugün içinde bulunduğumuz dünyanın gerçekleri, hikayeleri, fikirleri ve bazı durumlarda da buna eklenmiş olarak yazarımızın kişisel tarihinin ve deneyimlerinin bir bileşkesi kitabın bu düz okunuşuna ekleniyor. Bazen ne bastığını bilmeyen yayınevleri de klasik bir kitap basarlar ama kitabın arkasında kitap sanki biraz önce fırından çıkmış gibi salt kitabın konusundan bahsederler. Başka durumlarda ise ne bastıklarını az çok bilirler ama güncellik perileri tarafından baştan çıkarılmışlardır. Kendi başına her zaman zaten değerli olan bir kitabın arkasına günün politik veya sosyal problemleri için çözümler içerdiğine dair tuhaf imalar eklerler. Günün küresel politik sahnesini kavramak için bu edebiyat klasiğinden başlamak gerektiğini şaşkınlıkla anlarız. Öyle bir araçsallaştırma ki tanıtımlar sonucu kitaptan geriye de sadece konunun kalması hiç şaşırtıcı değil.

Yanlış anlaşılmasın, her kitap tanıtım yazısı gösterişli bir makaleye dönüşmek zorunda değil. Ama bir farkındalığın şart olduğu kanısındayım. Birşeyler kaçırılabilir, gayet doğal, mesele de değil zaten, ama en azından bir farkındalık çabasının temel referansları yakalamaya çoğu durumda yeterli olacağını varsayabiliriz. Ya da daha mühimi: bir farkındalık arayışı kültürden ve kitaptan ne anladığımıza dair mevcut resimden başka bir resim vermek için en başarısız haliyle bile yeterlidir.