Bu Blogda Ara

Çarşamba, Ocak 13, 2010

BİZ YAŞAYANLAR İÇİN USULCA

KÖŞE İSMİ: DALALET

BU YAZININ BAŞLIĞI:

BİZ YAŞAYANLAR İÇİN USULCA

Süreyyya Evren

sureyyya@mexico.com

BirGün gazetesi, 3 Ocak 2010, Pazar.

Yaklaşık üç yıllık bir aradan sonra Birgün’de düzenli yazma pratiğine gene Dalalet köşesinden geri dönüyorum.

Dalalet’ köşesinde yapmaya çalıştığım, genel hatlarıyla söylersek, dönüştürücü sol tutumdan kopmayan bir özgürlükçü sol perspektifi koruyarak kültür, gündelik hayat ve siyaset sahalarını katetmekti, bundan sonra da bu uğraşı gidebildiğince sürdürmek niyetindeyim. Özgürlükçü sol terimi için bir açıklama sunmaya gerek yok, yaygın kullanılıyor, aslında liberter sol da diyebilirdim ama liberter sol ifadesini kullanınca salt anarşistleri kapsıyormuş gibi bir izlenim doğuyor. Özgürlükçü solda halbuki anarşistler de marksistler de mevcut. Dahası kısmen veya tamamen ortodoksi içinden konuşan, bu anlamda ‘anarşizan’ olamayan anarşist konumlar da bilindiği gibi bulunmakta.

Dönüştürücü sol ile ne kastettiğime gelince: Burada ve başka yerlerde dönüştürücü sol derken vurguladığım nokta temel hak ve özgürlüklerin muhafazasına veya geri tesisine odaklanmış defansif bir ‘haklarımız solu’ndan ayrı olarak dünyayı dönüştürme fikrini gündeminden düşürmeyen ‘bu düzen değişmeli’ mottosuna büyük ölçüde sadık sol. Dönüştürücü perspektifler/arayışlar dediğimde de gene böylesi bir sol konumlanışın izlerini ifade ediyorum. Dönüştürücü sol içinde hem ortodoks hem de özgürlükçü kollar bulunduğu da akılda tutulacak olursa bağlantı netleşir.

Fakat galiba bu çerçeve kavramları tartışmayı biraz erteleyip günün dumanlı meselelerine dair yorumlara öncelik verme zamanı bugün. Öyle yapalım...

*

‘Türk Aydını’nın ‘Kürt Zihni’ne yukardan bakma hallerinin yelpazesi günden güne genişliyor. Türk aydınının gözünde Kürt Zihni kadar horgörülmeye layık, Kürt Zihni kadar terbiye edilmeye muhtaç başka zihin var mıdır bilmem. Bazısı aydınlanmacı bir nehirden bazısı da neo-liberal bir nehirden taşıyor yükünü. Sonuç aynı: ne yapması gerektiğini bir türlü bilemeyen bir zihne yol gösterme ödevini zorluklara karşın yerine getirmekte olan aydının çilesi... Hasbelkader bazen doğru bir karar veren bu zihin hemen bir sonraki kararında herşeyi berbat ediyor. Kendisine verilen şansları kullanamıyor, kendi yarattığı fırsatları dahi heba ediyor. Hep bir adım geride. Aslında aydınlanmacı cenahtan gelen eğitsel sesi duymama reflekslerimiz gelişkin de liberal ses daha sık sızabiliyor yaklaşımlara.

Kürt Zihni şimdi ne düşünmeli? Bu sorunun cevabını verip duruyorlar. Konjonktüre göre cevabı değiştiriyorlar dolayısıyla Kürt Zihni’nin birilerinin veya kendisinin ayağına basmamak için hep doğru takip etmesi gerek dikte edilen dans adımlarını. Ama maalesef sıklıkla edemiyor. Olsun, liberal de sabırlı biri aslında. Bir daha deniyor. Bir şans daha veriyor. Arada tepesi atsa da...

Kürt Zihni diyelim kendi edimleri sayesinde bir noktaya geliyor, hop, o noktanın çoktan Kürt Zihni’ni liberallerin nicedir davet ettiği nokta olduğunu ilan ediyorlar. Bütün krediyi varılan noktadaki söz hakları üzerinden kendilerine bağlıyorlar. Kürt Zihni en çok yolu kendi özneliğini kabul ettirmekte mi almış –ne gam. Kürt Zihni’nin ürettiği bütün öznelik pozisyonlarını değersizleştirmekte bir sakınca görmüyorlar.

Yani en demokratik Kürt demokrasiye teslim olan Kürt müdür? Demokrasiyi söyleyen ve şekillendiren ve demokrasinin ne olduğuna karar verme toplantısında boy gösteren değil de...

Demokrasinin ve cennetin ve idealin ne olduğunu tarif etme erkini demokratikçe dağıtmıyor liberaller.

Özgürlüğe giden yolda kime tutsak olacağınızı seçin! Doğru seçmezseniz gene herşeyi mahvedeceksiniz. Barıştan özgürlüğe tüm kilit kavramlara bizim getirdiğimiz tanımlar asıl, sizinkiler marjinaldir. Değiştirin!

Kürt halkı için neyin iyi olduğunu, neyin barış anlamına geldiğini ve neyin demokrasi ve neyin hukuk anlamına geldiğini biz Kürt Zihni’nden kuşkusuz daha iyi biliyoruz, biliriz, diyen söylem, görüldüğü üzere salt aydınlanmacı Kemalist perspektiften değil, çapraz ateş usülü, liberal demokrat perspektiften de ışın saçmakta.

Neden sizin terminolojinizdeki barış evrensel ve geçerli oluyor da onlarınki geçersiz ve konudışı oluyor? Evrensellik yetkisi nereden alınmakta? Bu terazide bir barış tanımının diğer barış tanımına ağır gelmesini sağlayan hileli el hangisidir, neyin elidir?

Tüm biriciklik iddiasındaki hakikat kürsülerinin kuşku ile ovulması ve çoklu bakışa alışma ile parlatılması gerekiyor. Bu ağır ikaz böyle sevecen bir ilke gibi söylenince genelde itiraz eden yok gerçi, ama Kürt Zihni’nin hangi muhakemesinin ve hangi ediminin Kürt halkına esastan zararlı olduğunu kimse yukarıdan belirlercesine söyleyemez dediğinizde iş karışabiliyor. Barış ve demokrasi yanlısı olduğumu ben nasılsa deklare ettim bazlı doğal haklılık iddialarının kurduğu liberal dil tahakkümüne karşı uyanık olmak gerekir.

Siz ‘bir’ barıştan yana olabilirsiniz, siz ‘bir’ hukuktan yana olabilirsiniz, sizin çerçevenize sığmayanları barış-karşıtı veya hukuk-dışı kılmaz bu durum, çünkü pekala da onlar başka ‘bir’ barıştan yana ve başka ‘bir’ hukuktan yana olabilirler...

Pasolini kapasın sözü bir dizesiyle ve Rekin Teksoy çevirisiyle: “biz yaşayanlar için usulca.”

Hiç yorum yok: