Bu Blogda Ara

Pazartesi, Kasım 28, 2005

DAVETSİZ MİSAFİR’İN ARDINDAN - Birgün yazı 35 / 15 Kasım 2005

Birgün yazı 35 -- 15 Kasım 2005

Süreyyya Evren

DAVETSİZ MİSAFİR’İN ARDINDAN

Bilimkurgu Türkiye’de nedense bir türlü tam zeminini bulamadı. Son yıllarda fantazi ile birlikte görece en cafcaflı dönemlerinden birini yaşadı belki. Ama farkedilir biçimde fantazi sürekli beslenmeye açık kalabalık bir okur ve izlerçevre yarattıysa da aynı gemide yola başlayan bilimkurgu yayıncılığında hem duraklamalar ve kesintiler çoğaldı hem de devam edenler daha ihtiyatlı adımları tercih eder hale geldiler. Buna karşın kabaca son beş yılda yayınlanan türün önemli eserleri ve bilimkurgu literatürü dolayısıyla yapılan irili ufaklı değiniler ve tartışmalar düşünüldüğünde, bilimkurgunun kendi alanını genişlettiği ve inişli çıkışlı grafikler izlese de bundan sonra kolay kolay sahneden silinmeyeceği söylenebilir. Kimi ‘mars klasikleri’nin ısrarla öncelikli düşünülmesi ve siberpunk gibi kaynayan alanların tali görülmesi belki bu duraklamaların, yer yer heyecansızlıkların sebepleri arasında olabilir. Ancak bu kitapların en çok ihtiyaç duydukları yol arkadaşı belki de, birikenleri elden geçirip tartışan bir bilimkurgu sahnesinin yaratılmasına katkıda bulunacak bilimkurgu dergileriydi.

Davetsiz Misafir dergisi, yaklaşık üç yıl önce yola çıktığında, bu role aday dergilerden biri gibi gözüktü. Altbaşlığı “bilim kurgu, çizgi roman ve eleştiri dergisi” olan Davetsiz Misafir Sonbahar 2005 sayısıyla yayın hayatına veda ettiği için bu geçip giden kültür dergisine şöyle bir bakalım derim. Bundan yaklaşık üç yıl önce fanzin olarak çıkmaya başlayan derginin iki sayılık fanzin ritmini sekiz sayılık matbaa süreci izledi. Fanzin heyecanıyla başlayıp görülen ilgi ve başka koşullar nedeniyle matbu kategorisine geçen dergiler denince aklıma mesela 1990’ların efsanevi yatay dergilerinden “bütünüyle kuşkudayız” deyişi unutulmaz Şizofrengi dergisi (sadece ilk sayıları fanzin olarak çıkmıştı) veya 25 + 62 gibi ciddi bir yekûna ulaşan ve böylece fanzin kulvarında ortaya epey iş koymuş Kaos GL geliyor.

Davetsiz Misafir bir yanıyla fanzinden matbuya dergiler kümesine aitse bir başka özelliği de Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinden gelen dergilerden biri olmasıydı. Uğur Güney, K. Murat Güney, T. Balca Arda, Yasin Kaya, Civan Özseyhan, Güçsal Pusar gibi gençler bu işi aldılar ve yolda oluşarak ve yolda değişerek bugüne kadar getirip bıraktılar.

“Disiplinlerarası” deyince son zamanlarda hep kurumsal bir ilişki biçimini hayal ediyorum. Kurumlar disiplinler arasındaki ayrımlara önce önem verip sınırları keskinleştiriyorlar sonra da suni birliktelikler kuruyorlar. Halbuki kültür tarihinin pekçok ‘arkadaş çevre’si hareketi, tabandan, yani kurumlardan değil de yaşayan-yapan-eyleyen insanlardan meydana gelen hareketler, çok daha kendiliğinden bir disiplinlerarasılık, daha doğrusu ‘çokdisiplinlilik’ veya daha keyiflisi ‘disiplinsizlik’ içinde üretiyorlar.

Davetsiz Misafir de bunun bir örneğiydi. Salt bilimkurgu dergisi olarak kendilerini kurmamışlardı, zaten bilimkurgu kavrayışları da içe kapalı bir klan örgütlenmesi şeklinde değildi ve hayata doğru bir bilimkurgu kavrayışına dayanıyordu. Çizgi roman, dergide azala çoğala her zaman kendine yer buldu ama dergiyi tümden belirlemedi –kapaklara rağmen. Eleştiri ifadesi ise, esnekliğiyle dergiye güç verdi, kültürel eleştiriden siyasi eleştirilere, teknoloji eleştirisinden bilimkurgu eleştirisine dek.

Fakat bu çokdisiplinlilik, başka yönlere doğru akışlar da içeriyordu. Kafka’nın “Akademi için bir Rapor”da maymuna söylettiğini tekrar alıntılayalım: gökyüzüne ya da burnunun dikine doğru, iyi tasarlanmış dikey bir hareket gerçekleştirmek ya da çatıyı delmek değil, yoğun bir biçimde “herşeyiyle uzağa gitmek”, nereye olursa olsun, hatta kımıldamadan gitmek...

Bu akışlar herhalde paralel olmayan evrimler de içeriyordu, ve bir gün tekrar Davetsiz Misafir çıkartılacak olursa ya da başka bir adla bir süreklilik izlenirse, bunun yolda oluşların sonuçlarını yansıtacağını, değişerek geri döneceğini söyleyebiliriz.

Davetsiz Misafir ‘çevre’si sadece dergiyle de hareket etmedi, hâlâ aktif olan www.davetsizmisafir.org adresiyle ve başka internet araçlarıyla iletişim kurdular, paneller düzenlediler, panellere gittiler, söyleşiler yaptılar. Ve son sayılarında giderek, Arthur Kroker, Peter Sloterdijk, J.G.Ballard, Donna Haraway, Derrida gibi yazarların metinleriyle okurlarını buluşturmaya, Csicsery’den çevirdikleri yazının adında olduğu gibi “teorinin bilimkurgusu” ile, teorik metinler ve kesif düşünsel çalışmalarla daha fazla haşır neşir olmaya başlamışlardı. Güzel bir tuzaktı aslında bu da, bilimkurgu ve çizgi romana kapıları kapalı teorik okuru bir güzel atlatıp çokdisiplinli düşünceye açık bir mekân kurmuşlardı. Davetsiz Misafir sayıları daha ne kadar bulunulabilir olacak bilmiyorum, web sitesinin ömrünü de kestiremeyiz. Ama geri dönüp bakma ihtiyacı duyulabilecek ‘genç’ ve dinamik bir işti çıkan. Emeği geçenlere sevgiyle...

Hiç yorum yok: