Bu Blogda Ara

Pazartesi, Kasım 28, 2005

KÜLTÜR DERGİLERİ ve KAMUSAL MEKÂN - Birgün yazı 34 / 8 Kasım 2005

Birgün yazı 34 -- 8 Kasım 2005

Süreyyya Evren

KÜLTÜR DERGİLERİ ve KAMUSAL MEKÂN

Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden çok sayıda kültür dergisinin bugünlerde İstanbul’da toplandığına dair küçük haberleri belki gördünüz belki görmediniz. Bilemiyorum kültür dergileri meseleyi gazetelerin kültür sayfalarına bırakmadan kendileri çözmek istediklerinden midir bu ‘yumuşak geçiş’, ama şu açık, Avrupa kültür haritasının belirleyici kimi aktörleri buradaydı. Avrupa Kültür Dergileri ağı Eurozine ile Türkiye'deki ortakları Cogito ve Varlık dergilerinin düzenlediği 18. Av­rupa Kültür Dergileri Konferansı, 4 – 7 Kasım 2005 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleştirildi.

Eurozine’le tanışmam Varlık ile bağlantılı oldu. 12 Ocak 2001’den beri ağa dahil olan Varlık, Eurozine’e Türkiye’den üye olan ilk dergi. Geçtiğimiz yıl da, yani 9 Ocak 2004’te de Cogito katılmış. Bugün elliden fazla dergi Eurozine’in bir parçası. Ayrıca basılı dergilerin yanı sıra internet dergileri de iletişim çemberinde yeralıyorlar. Yapıda işleyen iki ana süreklilik var gibi. Biri web sitesi. www.eurozine.com. Felsefesini kültürlerarası çeviri olarak ve kültürlerin birbirine çevirisi olarak tarif eden Eurozine bu sitede üye dergiler hakkında arşiv ve veri tutmanın yanı sıra sürekli son sayıları hakkında içerik bilgisi bulunduruyor ve daha da önemlisi, üye olsun olmasın herkesin yararlanabileceği çok sayıda güncel makaleyi burada yayınlıyor. Bu makaleler “majör Avrupa dilleri”nden birinde yayınlanıyorlar –İngilizcenin anahtar olduğu durumlar çoğunlukta.

Eurozine’in diğer ana sürekliliği de sonuncusunun İstanbul’da yapıldığını söylediğimiz toplantılar. 1983’ten beri süren bu buluşmaların bugün onsekizincisine gelinmiş durumda.

Bu etkinliğin konsepti “Komşuluk” olarak seçilmişti. Konferansın “Komşuluk” etrafında şekillenen konuşmalarına aralarında Ali Akay, Zeynep Direk, Hasan Bülent Kahraman, Ayhan Kaya, Ferda Keskin, Ahmet Kuyaş, Etyen Mahçupyan ve Bülent Somay’ın bulunduğu ‘evsahibi’ isimlerin yanısıra çeşitli dergilerin editörleri ve akademisyenler katıldılar. Eurozine’in Avrupa kültür dergilerinin Avrupa kamusal mekânı için önemine yaptığı vurguyu gözönünde bulundurursak bu kamusal mekân içinde kurulacak ve kurulan ilişkilerde “komşuluk” teması öne çıkıyordu. Görünen o ki, ütopya mekânlarında hayata geçen kolektivitenin ağsallığına ve buradan yapıcı bir kültürel doku çıkarma potansiyeline bir metafor olarak eşlik ettiği sürece ‘komşuluğun’ sırtı yere gelmiyor; ancak cemaat ilişkilerinin birey karşıtı kurgusunu örten pre-modern kokulu bir tür ikiyüzlülük olarak anıldığında elini kaptırmış oluyor.

Fakat böyle bir toplantı, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin kritik bir aşamaya girip Avrupa gündeminin de ana konularından biri olduğu momente denk gelince, kavramların üzerine üzerine gelen üstyapı problemleri, temsiliyetler, entegrasyonlar, uluslararası ilişkilerin baskısı gibi gövdeler ortaya çıktı. Sadece Türkiye devletinin Avrupa devletleriyle kurduğu ilişkilerde değil, Türkiye bağlantılı herşeyin Avrupa bağlantılı herşeyle bugünlerde kurduğu ilişkinin sözkonusu momente bağlı gündemler ürettiğine zaten şahit olmaktayız. Öyle ki, açılış günü Eurozine’i temsilen konuşan Carl Henrik Fredriksson, İstanbul’da toplantı yapılacağını duyurmasıyla birlikte pek çok kişinin ona “Neden?” diye sorduğunu söyleyerek sözlerine başladı. Her seferinde “neden olmasın?” cevabını verdiğini belirttiği bu soru, basit, ama, Komşuluk konseptinin seçilmesindeki ve işlenmesindeki bağlamsal değeri de açıkça ortaya koyan nitelikte.

Komşuluk odaklı bu tartışmaların kayıtlarını sanırım yakında hem Varlık dergisinde hem de Cogito dergisinde göreceğiz. Fakat burada lafı kendi mahallemize getirerek bitirmek istiyorum.

Türkiye’de çok sayıda kültür dergisi var. Gerçek bir çeşitlilik içinde yoğun bir üretim yapılıyor. Her zaman belli şikayetler olacaktır, ama ortada somut, geniş bir yelpaze olarak kültür dergileri duruyor. Akla ilk gelen Türkiye’deki kültür dergilerinin ağsal birlikteliklere, öyle ya da böyle diyalog geliştirmeye, beraber sorunları ve geleceği, çatışmalarla da olsa tartışabilmeye ihtiyacı olup olmadığı sorusu. ‘Türkiye’nin kamusal mekânı’ üzerinde kültür dergilerinin rolü nedir sorusu da buna eşlik ediyor.

Türkiye’nin kültür dergilerinin de bir buluşması olsa nasıl bir sahne çıkardı ortaya diye düşünüyor insan. Salt negatif veya salt pembe kurgular dışında olası ne gibi platformlar belirginleşebilirdi? Böyle bir buluşmadan önce, bir tür iletişim ağı, bir ortak platform kurulabilir mi? Kurulursa buradan doğacak iletişim ve kolektivif tutum yürür mü?

Hiç yorum yok: