Bu Blogda Ara

Pazartesi, Kasım 28, 2005

TATİL KİTAPLARI - Birgün Yazı 14 / 21 Haziran 2005 Yazısı

Birgün Yazı 14 – 21 Haziran 2005 Yazısı

TATİL KİTAPLARI

Süreyyya Evren

Yaz gelir gelmez bir ‘tatil kitapları’ düşüncesi yayılıyor. Yazın neler okunmalı? Her yıl bu soruyla anketler düzenlenir. Genelde öncelik hafif kitapların olur. Bazı tür kitapları, polisiyeler, kolay okunan eserler, fazla dikkat istemeyen romanlar. Yaz bir tatil mevsimidir, güneşin egemenliği altındadır, yoğunlaşmak zordur. Yazın fazla kitap da alınmaz derler. Kışın satın alınan ama okunamamış yazlık kitaplar yazın soluk bulurlar, raflardan inip çantalara girerler.

Bildiğim kadarıyla pop müzikte de benzeri bir eğilim var. Yazın tatil beldelerindeki diskolarda eğlence yerlerinde tercih edilecek parçalar arasında yer alabilmek için rekabet eden pop albümlerini hep duyarız. Yaz hitleridir bunlar ve daha prodüksiyon aşamasında yaz tüketimi hedeflenmiştir.

Pop müzikteki bu hedef gözetme yarın öbür gün pop romanımıza da yansıyabilir. Neden olmasın? Kimbilir bazı kitaplar şimdiden yaz okuru gözetilerek yayımlanıyordur. Yazın tüketilmeye uygun roman ihtiyacı varsa neden gelişme kanalları arayan piyasa özel üretimlerle bu yarışa katılmasın? Peki yazarlar bu rekabete girmeye ikna edilebilir mi?

Yaz tatili ortaokul lise çağlarındayken benim için en ağır kitapları okuma dönemiydi. Bir tür bağımsız eğitim süreci gibi. Müfredat, edebiyat dünyası ile benim tarafımdan belirleniyordu. Kişisel bir liste. Kitaplara haklarını vererek okumak için bir fırsat gibiydi. İlkgençlik böyle güzel geçiyor ama sonra birşey oluyor ve yazın hafifliği bir baskı unsuruna dönüşüyor.

Bu teoride böyle peki pratikte de durum bu mu? Arkadaşlarıma, tanışlarıma bakıyorum, aslında hiçbirinin okuma yelpazesi yaz geldi diye değişmiyor. Tatile çıkarken bile, genel ilgileri neyse çok küçük bir felsefeyi erteleme özeniyle bu ilgi devam ediyor.

Fakat bana öyle gelmeye başladı ki tatil kitapları konsepti yayılıyor. Her kitap tatil kitabı gibi okunabiliyor.

Geçtiğimiz sene bir öykücümüz isyan ederek öyküye ilginin ciddi biçimde azaldığını söylemişti. Günün çalışan ve kent yaşamı içinde zaman bulma sorunu yaşayan okurunun belirli zaman dilimlerine bölüştürebileceği öyküler okumak yerine neden çok daha fazla zaman isteyen kalın romanlara yöneldiğini soruyordu. İlk bakışta mantıklı gibiydi itirazı. Öyle ya, bir öykü bir otobüs yolculuğunda bitiverir belki de, ya da yatmadan önce bir öykü devirip de uyumak mümkündür. Serviste işe giderken iki öykü bitirp kitabı kapayabilirsiniz. Sınırlı bir okuma zamanı bulunduğunda neden bir öykünün tamamını okumak yeğlenmesin de pek çok kahramanın ve olayın yer aldığı bir romanın bir bölümü yeğlensin?

Bu soruda atlanan nokta günün o zaman bulma sorunu yaşayan okurunun aynı zamanda yoğunlaşma sorunu da yaşamasıydı belki. Okuma pratiğinin kendisine baktığımızda, dalıp giden, ilgisi dağılan, sayfalar arasında boş boş bir süre satırları takip edip başka şeyler düşünürken sonra tekrar metne dönen okuyucu tavrı elbette öyküyü tercih etmez, şiiri hiç tercih etmez. Burada tabii yoğunlaşma sorunu çeken okura hitap eden belirli bir tür romandan bahsediyoruz. Boş okuma diyebileceğimiz okumadan satırları geçme eyleminden sonra veya dalgın okumalardan sonra geriye dönmeyi şart koşmayan, telafi edilebilir çokça bölüm içeren, ana hikayeden kopmanın kolay olmadığı eserlerdir bunlar. Kolay okunan eserde kaybolmak kolay olmamalıdır. Ayrica sürekli sayfaları çevirmek ve ciddi bir yekûnu devirmek, diyelim 400 sayfanın sonuna gelmek, okuyucuda bir programı tamamlamak, bir kursu bitirmek, bir seansın gereklerini yerine getirmek gibi içerikten bağımsız olumlu başarı duyguları uyandırırken bir öykü hele bir şiir çok daha belirsiz bir ritmle ilgi talep edebiliyor, boş okumalardan sonra geriye dönmeleri şart koşabiliyor.

Tatil kitabı olarak önerilmesi en makbul olan kitaplar da böyle değil midir? Arkana bakmana gerek olmayan, boşlukların sonradan doldurulabildiği, geriye dönmeden hiç durmadan ilerleyebileceğin kitaplar... Kentin otoban trafiği turizme tahvil edilmiş olur böylece. Halbuki seyahat eden kişi durur, geri döner, farklı ritmlerle yer değiştirir ve ne kadar çok şeyi birbirine eklediğiyle ilgilenmez.

Belki de bu yüzden, genel geçer trafiğe bağlı formülleri olabildiğinden, her yaz tatil kitapları öneriyoruz ama seyahat kitapları hiçbir zaman öneremiyoruz. Seyahat sırasında okunacak kitabın kendisi de yolculuğun bir parçası çünkü...

Hiç yorum yok: