Bu Blogda Ara

Pazartesi, Kasım 28, 2005

İSTANBUL EDEBİYAT BİENALİ!?! - Birgün yazı 27 / 20 Eylül 2005

Birgün yazı 27 -- 20 Eylül 2005

Süreyyya Evren

İSTANBUL EDEBİYAT BİENALİ!?!

Edebiyat oldum olası huysuzdur. Kıskanç da olabilir. Doğrucu davut değildir politik doğrucu hiç değildir –politik doğruculuğu eleştirme pozisyonunun genel kabulüne dayanan bugünün güvenli yastıkları üzerine yayılmış muhafazakar doğruculuklarla da işi olmaz. Dolayısıyla herşeyi göğsüne basmak, kucaklamak ve herşeye karışmak isteyebilir.

Bienal neden istisna olsun.

Edebiyat Bienali nerde? Nasıl olur, olabilir? Sorası geliyor hınzırca.

9. İstanbul Bienali’nin şehre ne cümbüşlü bir hevesle sanat akıttığını görüyorsunuz. Bienal çerçevesinde gerçekleşenler olduğu kadar etrafını saranlar, ortasından geçenler ve kenardan nanik yapanlar da çalışkan çıktı!

Türkiye gibi görsel sanatlar evreni güncel sanat (‘yaşasın herbişey’ciler) ile geleneksel sanat (‘yaşasın tual resmi’ciler) gibisinden garip yarılmalarla işleyen bir yer için ne kadar canlandırıcı. Tabii en güzeli hiçbir şeyin toz pembe olmamasıdır her zaman, tartışılması gereken öyle ya da böyle giden şeyler hep vardır. Ama bu tartışma sahası da gene bir hareketlenme olarak beliriyor.

Bu güncel/çağdaş sanat kabarması aslında öyle pek de tek bir disipline kapanma şeklinde yaşanmıyor, disiplin sınırlarını muğlaklaştıran, geçişlere meyyal işler ve kavramlarla dolu yürüyor. Ekseriyetle edebiyat suyundan içenlerin susuzluğuna göre de çok su var.

Bienal dönemindeki bu sanat canlanmasıyla edebiyat geçişleri üzerinde tek tek işleri ve sergileri anarak ayrıca durmamız gerekecek.

Ama şimdi, baştan, bir kıskançlık yayılıyor kollara.

Şehrin edebiyat şenliği nerede?

Evet, biliyorum, TÜYAP Kitap Fuarı bir nevi edebiyat şenliği gibi de yaşanır yıllardır. Yazarlar yeni romanlarını, öykü kitaplarını, şairler yeni şiir kitaplarını yayınlamış olurlar, söyleşiler verir, imza günleri düzenler, okurlarla buluşurlar. Kitaba ilgi büyür. Hatta yeni dergiler çıkar. Paneller düzenlenir, basının ve genel olarak medyanın kitaba odaklanması sayesinde edebiyat üzerine de bir yoğunlaşma yaşanır.

Ama sonuçta TÜYAP Kitap Fuarı bir kitap fuarıdır. Bir edebiyat etkinliği, bienali, şenliği, festivali değildir.

Yayıncılığın büyük etkinliği olarak yaşanır. Her sene kitap fuarının niteliği üzerine ağırlıklı olarak yayıncılardan tartışmalı görüşler alınır, dünyanın diğer kitap fuarlarıyla karşılaştırılır.

Fuar kurgusunun dışında hayal edilmiş, bienalin şehre ve diğer disiplinlere güncel sanatı sızdırması gibi şehre ve diğer disiplinlere edebiyatı sızdıracak, buluşmaları arttıracak, yoğunlaşmalar sağlayacak bir etkinlik olabilir mi?

Tabii arkamızda maalesef daha çok tatsızlıklarla anılan bir Poesium (Uluslararası İstanbul Birinci Şiir Forumu) denemesi var (1991). Edebiyat aleminin iç iktidar savaşları ve husumetleri edebiyatın kendisinin önüne geçivermişti. Ama Poesium’a yönelik protestolar, alternatif etkinlikler ve öfkeler ve itirazlar, Merdiven Şiir Günleri ve mekâna gidip bağırıp çağıranlar dahi bir enerjiye işaret ediyordu. Fuar mantığının doğurabileceği bir enerji değildir bu.

Ayrıca Poesium bir temsil mantığı yaratmış, önde gelenler diye bir kategoriyi temsil eden tek bir büyük yapı kurmak istemiş bir etkinlikti. Bugün bu zaten işlemez, o gün de ne kadar işlediği, neye denk geldiği zaten sıkı sorgulandı.

Halbuki kendi konseptine göre düzenlenmiş bienalvari çerçeve bir uluslararası edebiyat etkinliği, alternatifleri ile, karşı çıkanları ve yankıları ile kendi zihinsel mekânını açabilir, edebiyatın dolaşım değerinin etrafında dönen günlerle yetinmek yerine edebiyatın kendisiyle içli dışlı olan günler vaadedebilir, tartışmalar ve okumalar da buna göre yeniden şekillenebilir sanki.

Tabii biri çıksın, bir kurum çıksın da durumu kurtarsın denemez. Yazarlar, böyle bir ihtiyacı hissettiklerinde imkânları kurcalayacaklardır herhal...

Hiç yorum yok: